Share
 

 the memories of a man in his old age

View previous topic View next topic Go down 
Marc Mercier
bakanlık bakanlık
Marc Mercier
Gerçek İsim : gamze.

the memories of a man in his old age  Empty
PostSubject: the memories of a man in his old age    the memories of a man in his old age  EmptyMon Jun 02, 2014 7:38 pm


Marc Mercier birçok açıdan pek de ahlaklı sınıfına sokulamıyordu. Ama amacı ailenin ahlak bekçisi olmak da değildi ki Mercier ailesinde bu görevi üstlenecek bireyin varlığı tartışma konusu olurdu. Kendilerince bir ahlak algısı yaratmışlardı ve bu algının toplumun ahlak algısıyla örtüşmemesi onların değil toplumun geri kalanının suçuydu. Parmağındaki nişan yüzüğüne bakıp iç geçirdi. Bir anlık bir gafletle kız kendisine evleneceğiz ama değil mi diye sorunca direkt evet diye atılmıştı. O günden sonra kızın her türlü düğün planına kafa sallayarak cevap veriyordu ve Tanrı biliyor ya düğün umurunda bile değildi. Çünkü büyük ihtimalle nikâhtan kaçacaktı, tek amacı kızı kafalamaktı evlenmek değil. Otuz küsur yaşına gelmiş biri için evlilik hâlâ uzak durulması gereken bir şeydi. Bunu kızın yanında belli edip etmemek umurunda değildi fakat kızın ailesinin yanında pek de istekli gibi görünüyordu. Çünkü erden geldiğini bilmediği bir fikre kapılıp kayınbabasının kendisini vuracağını düşünüyordu. Bir şekilde kızı kendisinden soğutmalı ama bunda hiçbir suçu yokmuş gibi davranmalıydı elbette.

Müstakbel eşinin ailesiyle o akşam yiyecekleri yemekte hediye alıp gitmesi gerekiyordu ve o tüm sıkıcı sürekli başa saran konuşmaları yapmaları gerekecekti. Önce sorulan düğün soruları ve onlara verilen kaçamak ama nazik cevaplar, ardından bakanlığın gidişatı ile ilgili olan hararetli bir konuşma ve onları bölen anne ve kızın tekrar düğün konuşmaları. Gün sonunda eğer yapabilirse ciddi bir söz vermeden o günü atlattığı için mutlu olacaktı. Hediye olarak hoş bir plak alıp yanına da şarap alacaktı ve ne kadar düşünceli olduğunu gösterecekti. Arkadaşı daha önce varlığından bile bihaber olduğu yeni bir dükkân adı söylemişti ve Marc fazla yavaş adımlarla oraya gidiyordu. Acele etmek istemiyor ve hatta geç bile kalmak istiyordu. Dükkânın kapısını açtığı anda çalan zil sesiyle birlikte içeri girdi satıcının ya da dükkân sahibinin olması gereken yere yönelmeden raflar arasına daldı. Tam olarak nasıl bir şey almalıydı bilmiyordu, belki de kendisinden soğumaları için oldukça saçma bir sanatçının en saçma plağını almalıydı ama yapmadı. Bu şekilde soğutmayacaktı kendini, kız atacaktı nişanı. Oldukça yaşlı insanlara hediye edilecek en mantıklı parçanın klasik müzik parçası olması gerektiğini düşündü. Birisine o rafın nerede olduğunu sormayı düşündü ama ondan da vazgeçti. Geç kalmaya çalışıyordu bu yüzden kendi aramaya başladı.

Fazla klasik müzik dinleyen biri değildi. Hatta hiç dinlemezdi, hangisinin daha kaliteli ve kulağa hoş geldiğini bilmiyordu. Hepsi aynı ritme sahip değil miydi yoksa? İnsanlar bunların farkını nasıl ayırt edebiliyordu bilmiyordu. Anlayamayacağı şeylerin başında da geliyordu bu. Bu plakların bir en çok satan rafı yok muydu? Oradan seçerdi bir tane. Neden bu kadar oyalandığını sormaya başladı haklı bir şekilde kendi kendine. Eline geçen ilk plak kabını aldı ve üstüne yazana baktı. ‘Waltzes Frédéric Chopin’ “Bir aile çocuğuna neden Waltzes adı koyar ki? Nasıl bir bunalım dönemiydi acaba? Eserin adı ne acaba?” Kendi kendine söylenip kasaya doğru ilerledi. Kısa zaman içinde ayrılmayı planladığı biri için o kadar para harcaması kulağa saçma geliyordu. Belki ayrılırlarken her şeyi iade ederdi kız. Elindekini kasanın oradaki zemine koydu ve orada dikilen genç kızın ona dönmesini bekledi. Çünkü döndüğü anda aşık olacaktı bilirsiniz ya :’)
Back to top Go down
Pink Floyd
serbest meslek serbest meslek
Pink Floyd
Gerçek İsim : sevde

the memories of a man in his old age  Empty
PostSubject: Re: the memories of a man in his old age    the memories of a man in his old age  EmptySun Jul 06, 2014 8:13 pm


"Onları yarın raflara koyarız. Sen gidebilirsin artık Kaya, ciddiyim. Bugün gelmene bile gerek yoktu." Kaya'yı omuzlarından  tutmuş iterken kızın çantasını ve ceketini de eline tutuşturdu. İzin gününde çalışan insanları sevmezdi. Ama Kaya o kadar kooldu ki bugün teslimant olacağını duyduğunda gelmeyi tercih etmişti. Pink ise kızı kovup süprizine devam etmek niyetindeydi. Dükkanın üstündeki evi satın almıştı ve bundan kimsenin haberi yoktu- Enfes'in bile. Herhalde şu aşamada öğrense Pink hayatının terlik dayağını yerdi. O yüzden bitmeden kimseye söylemeyecekti. Cebindeki telefon çaldığında Kaya'yı dükkandan atmıştı bile. Kıza bir haftada dört günlük izin verdiği için cadının şüphelenmemesini umuyordu. Kapıyı kapatıp telefonu cebinden çıkardı. Çoktan öğrendiği gibi yeşil daireyi kaydırıp aleti kulağına götürdü. "Evet?" Karşıdaki kişi konuşunca telefonu biraz uzağa çekti. Kim büyülerin tehlikeli olduğunu söylüyordu, Muggle'lar daha korkunç şeyler üretiyordu. "Tamam Bay Spencer, lütfen direkt eve geçin. Anahtarı size vermiştim değil mi? Hayır dekorasyonu ben halledeceğim, boya da dahil. Teşekkürler." Muggle bir usta bulmuştu çünkü kırıp dökme işini büyüyle halledebilecek kadar anlamıyordu bu işlerden. Zaten evin içini fazla değiştirmeyecekti, birkaç yerin sağlamlaştırılması gerekiyordu o kadar. Ve en üst kata ses yalıtımı. Yakında The Wall hem bir müzik kafesi hem de bir stüdyo olacaktı. En az bir Floyd&Kool karışımı kadar havalı.

Ustanın geldiğini duymuştu ve yukarı çıkıp izlemek istiyordu ama dükkanda durmalıydı. Arkadaki odanın bir köşesine kurduğu küçük mutfakta oturmuş suyun kaynamasını bekliyordu. Kaynayan suyu porselen bir demliğe aktarıp içine portakallı çay yapraklarından iki kaşık koydu. Yine bekleyecekti. Beklerken kapıdaki zili duydu ve başını kapıdan uzatıp içeri giren adamın yardım isteyip istemedine baktı. Rafları inceleyen adam yalnız tercih yapacak gibi durduğundan tekrar çaya döndü. Kupasının yarısına kadar doldurduğu çayla birlikte dükkan tarafına geçip kasanın oradaki rahatsız tabureye oturdu. Köşede duran gramafonda boşa dönen plak sesini fark edince alete yeni bir plak yerleştirdi ve hafif müzik küçük dükkanı doldurunca çayından bir yudum aldı. Valla ne güzel gündü ya, tam aşık olmalık ^^

Arkasından gelen mırıldanmaları duyduğunda gülümsedi. Pink de klasik müzik hayranı sayılmazdı. Arkasını adam ancak kasaya geldiğinde döndü. Büyücüye gülümsedi. Nasıl mı anlamıştı? İnanın Sevde olarak ben de bilmiyorum ama bunca zamandır vardı bu dükkan ve Pink hiçbir zaman bir Muggle'dan büyücü parası istememişti. Anlayabiliyordu işte bir şekilde. "Waltzes." dedi Pink, yüzünde hala tatlı bir gülümseme vardı. Şu anki tek amacı gülümsemenin kahkahaya dönüşmemesiydi. Adam anlamadığını belli edercesine kafasını salladığında "Eserin adı bu. Waltzes." dedi. Yani tam olarak eserin adı değildi belki ama karşısındaki adamın bunu umursadığını sanmıyordu. "Ve bu size 60 sterlin ya da 12 Galleon'a mal oluyor." Keşke burayla ilgilenseniz bayım? Kafası başka yerde gibi görünüyordu adam. Pink kasanın tezgahına eğilip uçmuş büyücüye yaklaştırdı yüzünü. "Size bir bardak çay getirsem nasıl olur?"
Back to top Go down
 

the memories of a man in his old age

View previous topic View next topic Back to top 
Page 1 of 1

Permissions in this forum:You cannot reply to topics in this forum
 :: The Wall Records-